Sarı saçlı yiğidin harman olduğu yer Saint Petersburg Rusya’dan Selamlar!
Bu günüde sayarsam tam 5 gündür evden çalışıyorum, geçen Cuma günü pılımızı pırtımızı toplayıp ofisten eve geçtik. Home Office ingilizcesi ilk anda bana çok afilli gelmişti. Ne yalan söyliyim “Evden çalışacam olm ben!” diye içten içe sevindirik bile olmuştum, netekim 5. günde sevinç mevinç kalmadı.

Az önce Rusya’da Prezident Putin ulusuna seslenerek “önümüzdeki bütün hafta izinlisiniz olm!” dedi. Ruslar gibi “Urrraaa!” diye bağırmak istedim sonra aklıma zaten evden çalıştığım ve durumlar böyle devam ederse hepten işsiz kalacağım geldi, hemen titreyip kendime geldim tabi.
Şaka maka bu gidiş nereye böyle?
Devlet planını yapmış 30 Nisan gününe kadar bu virüsle mücadeleye devam edecek, bunun için ilk büyük Karantinayı belirledi, 29 Mart 5 Nisan tarihleri arasında Rusya’da sadece Hastahanelerin yataklı tedavi bölümleri, özel dükkanlar, Marketler, Eczaneler ve tıbbi faaliyet yürüten işletmeler açık kalacak. Bu sınıfların dışındaki bütün işletmeler tatil edilecek. Bu devletin planı, peki benim ve çalıştığım şirketin planı ne? Şirketin bir planı kesin vardır, büyük ihtimalle de kimseyi işten çıkarmayı düşünmüyorlardır, geçici bir süre devlet politikalarının parelelinde hareket ederek bu süreci atlatmayı planladıkları çok muhtemel.
Yurt dışında yaşayan herkes işsiz kalma riskiyle burun burunadır her zaman ve fakat bu normal şatlarda çok olağan iken şu an yaşadığımız Koronavirüs Salgını durumu normalden anormale çevirdi.

Koronavirüs beklendiği gibi Nisan sonu Mayıs başında etkisini kaybetmezse biz ne yapacağız?
Şirketimiz ne yapacak? Bizi işsiz bırakacak mı? Hadi işsiz kalırız da sağlığımızdan olmayalım deyip bir başımıza nasıl yaşamaya devam ederiz? Paramız nereye kadar yetecek? Hadi bırakıp dönelim memlekete desek sınırlar kapalı, paramızla bile bir uçağa atlayıp dönemeyeceğiz belkide. Çok fasla belirsizlik olunca ve bu belirsizliklere kişisel olarak müdahil olamayınca insan otomatik olarak pes ediyor. Hayatın “olağan” akışına kendini bırakıveriyor.
Ben hayatımda hiç bu kadar belirsizliklerin bütün dünyayı etkisi altına aldığı bir anı yaşamamıştım. Pardon! 17 Ağustos 1999 Kocaeli ve 12 Kasım 1999 Düzce Depremleri sonrasındaki bir kaç yıl hariç. Allah bize bir daha o kötü günleri göstermesin.
Burada ve pek tabii ki dünyanın geri kalanında kimse tam olarak ne yapacağını bilmiyor, geleceğini planlayamıyor, bırak geleceği bir gün sonrasında ne olacak onu bile planlamanın anlamı kalmadı.

Prezident karar verecek diye bekliyoruz, Sağlık bakanının açıklaması bize bir yön verebilir mi acaba diye takip ediyoruz. Çin’i geride bırakan Avrupa ülkelerinde ölen Koronavirüs vaka sayısı üzerinden gelecek planlaması yapabilir miyim diye kendimi istatistikleri tararken buluyorum. Sonra “ne yapıyorum lan ben!“
Şunu fark ettim; Bizim hayat, bizim olmaktan çıkıp, genel hayatın değersiz bir parçasına dönüşmüş. Birileri bir karar versin artık ne oluyoruz! Diye bekleyen milyarlarca insandan biride benim ve tek endişem ailem.
Bu virüs bizi belki hiç etkilemeyecek, çevremdeki hiç bir insan virüse enfekte olmayacak belki ama bu virüsün dünyadaki etkileri bizi süründürecek gibi. Korona virüsünün ekonomik etkileri diğer bütün etkilerinin önüne geçmiş durumda. Bu virüsten fiziksel olarak bir kimse hiç etkilenmeyecek olsa bile bıraktığı etkilerden mutlaka etkilenecektir.
Bu yıl yani 2020 hepimiz için zor geçecek! Umutsuzluğa kapılmayalım ama şunu bilelim her zorluğun ardında büyük bir kolaylık vardır. 2020 yılı zorlu sınavların yılı olacak, ödülü ise daha sonraki yıllarda ortaya çıkacak.
Okuyup vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Ömer Şen